Filmlerde veya kitaplarda sıkça rastladığımız Londra’nın ikonu haline gelmiş Big Ben; Yine bir o kadar bilinen ve üzerinde yer alan kapsüllere binilen panoramik manzaraya sahip London Eye; İnsanlık tarihine tanıklık eden British Museum; Şehrin karmaşasından kaçabileceğiniz devasa Hyde Park; Retro fotoğraflarıyla tanınan Tower Bridge; Kendinizi bir an da Harry Potter ve Ölüm Yadigârları: Bölüm 1, Batman: Kara Şövalye veya Hızlı ve Öfkeli 6 gibi önemli filmlerin içerisinde bulabileceğiniz Piccadilly Circus; Zenginliğin ve asaletin göstergesi Oxford Street; Gizemin ve mantığın adresi Sherlock Holmes Müzesi; Yaratıcılığın merkezi Camden Town ve dünya çapında heykelleri ile ün salmış Madame Tussauds. 22 noktadan oluşan gezi planımıza hoş geldiniz.
1) Covent Garden Market
17. yüzyılda Mimar Inigo Jones tarafından tasarlanan meydana kurulu Covent Garden Market ziyaretçilerine benzersiz bir deneyim sunan büyüleyici bir ticari ve kültürel bölgedir.
Dünyanın her yerinden ziyaretçi çeken bu bölge, çeşitli barları, restoranları, kafeleri, el işi ürünler satan dükkanları ve renkli pazarlarıyla yerli-yabancı birçok gezgin ile dolup taşmaktadır.
2) Piccadilly Circus
Büyük otellerin, mağazaların, havayolu şirketlerinin ve neon ışıklı reklam tabelalarının bulunduğu bu meydanda gürültülü kalabalık her geçen gün artmaktadır. Londra’nın en ünlü ve işlek kavşaklarından biri olan Piccadilly Circus Londra içi günlük yaşantının en rahat gözlemlenebileceği bölgedir.
3) National Gallery
National Gallery, Londra’da 1824 yılında kurulan ve 13. ve 19. yüzyıl aralığındaki zaman diliminde üretilen 2300 parçalık Kraliyet sanat koleksiyonuna ev sahipliği yapan halka açık bir müzedir. Genel itibariyle çeşitli resim tablolarının sergilendiği bu müze sanatsever halk tarafından her gün büyük bir ilgiyle ziyaret edilmektedir.
4) Trafalgar Square
Adını, Horatio Nelson (İngiliz deniz subayı) askeri komutasındaki İngiliz donanmasının Fransız ve İspanyol donanmalarını yendiği Trafalgar Savaşı’ndan alan Trafalgar Meydanı, tarih boyunca birçok etkinliğe, olaya veya aktiviteye tanıklık etmiştir.
İlk zamanlarda hükümdarların atları için inşa edilen ahırlara ve eğitim alanlarına, daha sonraları ise büyük kutlamalara, protestolara, politik gösterilere ve mitinglere ev sahipliği yapan bu meydan, İngiliz mimar Charles Barry’nin yaptığı çalışmalar aracılığı ile 1845 yılında bugünkü halini almıştır.
5) Buckingham Palace
1837’den beri İngiliz Kraliyetinin resmi adresi olan ve İkinci Dünya Savaşı sırasında birçok kez bombardımana maruz kalan günümüzdeki sarayın yerinde, 1703’te Buckingham Dükü için inşa edilen Buckingham House adı verilen yapı bulunmaktaydı. Zaman içerisinde birçok kez el değiştiren bu yapı son olarak kraliyet konutu haline gelmiştir.
Kraliyet hayatına ait koleksiyonların çeşitli saray bölümlerinde sergilendiği yapının birçok bölümü ise Kraliçe’nin resmi ikametgahı olduğundan dolayı ziyarete kapalıdır. Onun dışında yapılabilecekler ise sarayın sanatsal ve tarihsel boyutunu dışarıdan incelemek ve meşhur asker değişimini izlemektir.
Not;
- Saray sadece yaz sezonunda ziyarete açıktır.
- Asker nöbet değişimi ise yaz aylarında olmakla beraber saat 11.00 da başlayıp 45 dakika sürmektedir.
6) Churchill’s War Rooms
İngiliz Hükümeti, 2. Dünya Savaşı sırasında Almanların bombardımanından korunmak ve onların işgaline karşı askeri stratejiler oluşturmak için yer altına bir karargâh inşa etmiştir.
Bu karargâh her birisi farklı görev amacıyla kullanılan ve birbirine tünellerle bağlı olan farklı odalardan oluşmaktadır. Askeri anlamda kullanılanların dışında bazı odalar ise günlük ihtiyaçları gidermek amacıyla kurulan yatak odası, yemek odası ve mutfak gibi yaşam alanlarından oluşmaktaydı.
Dönemin İngiliz devlet adamı Winston Churchill’in da zamanında o karargâhlarda kaldığını içeri girmeden isminden anlayabiliyoruz. Günümüzde bir müze olarak kullanılan bu yapıda Winston Churchill’in hayatına ait görüntüleri görebiliyor, zamanındaki kargaşayı iliklerinizde hissedebiliyorsunuz.
7) Westminster Abbey
Nursialı Benedikt’in kurucusu olduğu Benediktin Tarikatına mensup keşişlerin 960’li yıllarda kurduğu bu Tarihi Manastır, zamanında birçok önemli etkinliğe (Örn: Kraliyet Düğünü, Taç Giyme Töreni vs.) ev sahipliği yapmıştır.
1987 yılından beri UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan İngiltere Krallığı’nın bu Gotik Katolik Kilisesi, günümüzde kraliyete ait değerli eşyalardan oluşan koleksiyonlar sergilendiği bir müze halindedir.
8) Big Ben
Londra denilince akla ilk gelen en önemli yapılardan biri olan Big Ben, Charles Barry adlı İngiliz mimar tarafından The Palace of Westminster adlı sarayın bir parçası olarak 1859 yılında Neogotik mimari stilinde inşa edilmiştir.
The Palace of Westminster yani Westminster Saray’ı ise 1016 yılında kraliyet ailesi adına inşa edilmiş. Yüzyıllar sonra 1834’te çıkan büyük bir yangında hasar gören bu yapı, Charles Barry ile yenileme çalışmalarının ardından 1844 yılında Parlamento Binası olarak hizmete girmiştir. O zamanki istekler ve görüşler daha sonraları yapıya yukarıdaki paragrafta bahsettiğimiz Big Ben adı verilen saat kulesini eklettirmiş.
1987’den beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu yapı, 96,3 metre yüksekliği, 5,5 ton saat ağırlığı ve 13,5 ton çan ağırlığı ile 1859 yılından beri dimdik ayakta durmayı ve birçok turisti kendine çekmeyi başarmıştır.
9) London Eye
135 metre yüksekliği ve 120 metre çapıyla Avrupa’nın en büyüğü olan London Eye, 1999 yılında Thames Nehri’nin kıyısına inşa edilmiştir. 25 kişilik 32 kapsülün bulunduğu bu dönme dolap bir turunu 20 dakika içerisinde tamamlamaktadır. Geniş boyutları sayesinde tura katılan bireyler içerisinde rahatlıkla dolaşabilmekte, fotoğraf çekebilmekte ve şehrin eşsiz manzarasını en kaliteli bir şekilde seyredebilmektedir.
Sizlere önerimiz bu yapının önünde uzayıp giden bilet kuyruklarına girmektense, biletinizi internetten almanız. Böylelikle hem paradan hem de vakitten kazanç sağlamış olursunuz. O zaman size iyi seyirler…
10) Tate Modern
Tate Modern, ulusal ve uluslararası birçok ünlü modern sanat eserinin interaktif bir anlayışla sergilendiği ve bu eserlere sanata meraklı, estetik anlayışına sahip ve farklı perspektiflerden bakabilen insanların ilgi gösterdiği bir müzedir. Her yıl milyonlarca ziyaretçiye ev sahipliği yapan bu müze siz değerli gezginlerinde Londra’dan ayrılmadan önce gitmesi gereken nadir mekanlardan birisidir.
11) Borough Market
Tarihi birkaç yüzyıl öncesine kadar uzanan, genellikle meyve ve sebze olmak üzere, hayvansal gıda veya hamur işleri de satan Avrupa’nın en ünlü toptan ve perakende gıda pazarıdır.
12) Tower Bridge
Londra halkı, zamanında şehrin iki yakasındaki trafiği birleştirecek ilave bir köprüye gereksinim duymuştur. Bu köprü öyle tasarlanmalıydı ki hem karşılıklı trafik akışını sağlayabilsin hem de nehirden geçen feribotlara engel olmasın.
John Wolfe Barry adlı İngiliz inşaat mühendisi ve Horace Jones adlı İngiliz mimar bu konu hakkında yaptıkları çalışmalarla adlarını altın harflerle yazdıracaklardı.
Bu iki adam sonunda mükemmel bir çözüm buldu. Çözüm ise en büyük deniz araçlarının bile geçişine imkân veren baskül köprüydü (açılır-kapanır köprü). 1886 inşasına başlanan ve daha sonra 1894 yılları arasında inşası tamamlanan Tower Bridge, günümüzde dünyanın en ünlü baskül tipi köprüsü olarak anılmaktadır.
İki katlı bu köprü yayalar ve araçlar için ayrı yollara sahiptir. Alt katta araba yolu üst katta ise yürüyüş yolu bulunmaktadır. Eğer Thames Nehri’nin Londra ile birlikte essiz manzarasının fotoğrafını çekmek isterseniz buraya uğramadan gitmeyin deriz.
13) Tower of London
Normanlar (Normandiya’ya (Kuzey Fransa) yerleşen Frenk ve İskandinav karışımı halk) 11. yüzyılda Batı Avrupa’da ve Akdeniz’de askeri güce sahip oldular. Daha sonra ise 1066 yılında Normandiya dükü I. William komutasında İngiltere’yi fethettiler.
Böylelikle aynı zamanda İngiltere Kralı olan I. William, Londra halkının saldırılarından ve yabancıların istilalarından korumak için 1078 yılında tüm kaleye ismini veren White Tower yani Beyaz Kule’yi inşa ettirmiştir.
Birleşik Krallık’ın başkenti Londra’nın merkezinde, Thames Nehri’nin kuzey kıyısında bulunan bu tarihi yapı geçmişten günümüze birçok amaç için kullanılmıştır. Bunlardan bazıları; Yönetim Binası, Cephanelik, Hapishane, Hazinelik veya İdam ve İşkence binası gibi amaçlardır.
14) British Museum
İngiliz Hükümeti tarafından 1753’te kurulmuş, 1759’da ziyarete açılmış ve 1847’de ise günümüzdeki binasına taşınmış olan bu yapı insanlık tarihinin 2 milyon yılından fazlasına tanıklık eden ve dünyanın her yanından getirilen somut-kültürel Antik Çağ yapıtları ve etnografya koleksiyonlarını kapsamaktadır.
Eğer sizler de kültür, sanat ve tarihle ilgileniyorsanız ve onları araştırıp okumaktan zevk alıyorsanız bu gezi noktası sizler için büyük bir önem arz etmektedir.
15) Camden Town
Hareketli yapısı, zengin alışveriş ve eğlence olanakları, hediyelik eşya dükkanları, dünya mutfağına sahip restoranları, çılgın gece kulüpleri, pubları ve kafeleri ile yaratıcılığın merkezi, popüler yerleşim bölgesi Camden Town.
16) Sherlock Holmes Museum
London, 221b, Baker Street. Dedektif Sherlock Holmes ve Dr. Watson. Bir şömine, bir sehpa ve iki koltuk. Romanda sunulan tasvirlerin aynısını görebileceğiniz ve yaşamış bir kahraman olmamasına rağmen size bunun aksine inandıracak kadar gerçekçi olan bu müze, 1990 yılında ziyarete açılmıştır.
Yan taraftaki dükkân ise hediyelik eşya dükkanıdır. Biletler ve önerimiz olan Sherlock şapkası veya pipo alındıktan sonra o gördüğünüz uzun uzadıya giden sıraya girmek zorunda kalıyorsunuz. Sırada bekleme süresinin 30 dakikayı aşabildiği zamanlar bulunmaktadır, özellikle yaz aylarında.
Eğer sizler de okuduğunuz romanlardan, izlediğiniz filmlerden veya diziden aşina olduğunuz bu hayali karakterlerin dünyasına adım atmak isterseniz Sherlock Holmes Müzesi sizler için tarif edilemez bir anı oluşturacaktır.
- Açılış-Kapanış Saatleri: 09:30-18:00
- Bilet Ücretleri; Yetişkinler: £15 / 16 yaşından küçükler: £10
17) Madame Tussauds
Marie Tussaud bu bölümün ana karakteri. Kendisi, 1 Aralık 1761’de Fransa’nın Strasbourg kentinde doğdu. Babası Marie doğmadan iki ay önce “Yedi Yıl Savaşı”nda öldürülmüştü. Zaman geçtikçe büyüyen bu meraklı kız 6 yaşına gelmişti.
Annesinin (Anne-Marie Walder) kararı üzerine İsviçre’deki Bern şehrine taşınan aile, Doktor Philippe Curtius’in yanında yaşamaya başlamıştı. Balmumu modellemede de yeteneği olan Doktor, yeteneğini önce anatomi alanındaki yapıtlar için kullanırken, daha sonraları işi sanata dökmeye başlamıştı.
Annesi, doktorun evinde hizmetçilik yaparken, kendisi doktorun yanında balmumu modelleme sanatını öğrenen Marie gel zaman git zaman işin tekniğini kavramıştı.
Bu arada doktor, 1765 yılında Paris’e taşınmıştı. 1 yil sonra aile de onun peşinden gelerek Paris’e taşındı. 1770 yılında ilk sergisini Paris’te açmış olan doktor, halkın büyük beğenisiyle karşılaşmıştı. Bu arada Doktor, Marie’nin konu üzerinde büyük bir hassasiyetle ve istikrarla çalıştığını görüyordu. Bu sebeple ona bildiği her şeyi anlatıyor ve onu bir sanatçı olarak yetiştirmek için elinden geleni yapıyordu.
Marie Tussaud, bu çalışmalarının harika sonucunu 1777 yılında Fransız yazar ve filozof olan Voltaire’nin balmumu heykelini yaparak bütün sanatseverlerin gözü önünde ispatlamış oldu.
Voltaire’den sonra bu sanat dalı üzerine çalışmalarına devam eden Marie, bir süreliğine Versailles Sarayı’nda yaşamaya ve XVI Louis’in kız kardeşi Élisabeth’e Votive (Antik çağda tanrılara adanmış ya da sunulmuş çeşitli objeler) sanat dalını öğretmeye devam etti.
Marie 1795’te François Tussaud ile evlendi. Daha sonra Dr. Curtius hayatını kaybedince sergisi Madame Tussauds’a miras kaldı ve o da yeni seyirci arayışıyla 1802 yılında Londra’nın yolunu tuttu.
Birkaç sene boyunca çeşitli istekler doğrultusunda kraliyet mensuplarının, politikacıların, devrimcilerin ve ünlü insanların heykellerini yapan Marie, Baker Street’de koleksiyonlarını sergileyebileceği bir sergi merkezi açtı. O sergi merkezi 1894 yılında günümüzdeki konumuna taşınan binadır.
Geçmişten günümüze yaşamış olan birçok ünlü ismin farklı bölümlerde yer aldığı bu tarihi ve sanatsal müze, her yıl yerli-yabancı milyonlarca kişinin ziyaretçi akınına uğruyor. Eğer sizler de bu nadide müzeye girmek ve geride tartışılmaz bir anı bırakmak isterseniz biletleri internetten satın alabilirsiniz.
18) Oxford Street
1,9 kilometrelik uzunluğa sahip Oxford Street, Avrupa’nın en büyük ve en yoğun alışveriş caddelerinden birisidir. Günümüzde cadde üzerinde genellikle ünlü moda markaları, renkli gece kulüpleri ve lüks restoranlar bulunmaktadır. Bu zengin profile sahip cadde aynı zamanda farklı temalarda etkinliklere de ev sahipliği yapmaktadır. Her ne kadar yıl boyunca gezilebilecek bir nokta olsa da Noel dönemi ışıklarla süslenen bu cadde sizler için en mantıklı zaman seçimi olacaktır.
19) Hyde Park
İlk kez Henry Vlll tarafından 1536 yılında düzenlenen park, zamanında kraliyet ailesi tarafından avlanma sahası olarak kullanıldıktan sonra 1637’de tüm halkın kullanımına açılmıştır.
Yılın her günü çeşitli sosyal etkinliklere ev sahipliği yapan bu park aynı zamanda birçok kişisel aktiviteye de olanak sağlamaktadır. Eğer sizler de şehrin koşuşturmacası içerisinde yorulduysanız veya sosyal etkinliklere katılıp çeşitli aktiviteler yapmak istiyorsanız burası sizin için en mantıklı seçenek olacaktır.
20) Natural History Museum
1884 yılında açılan Londra Doğal Tarih Müzesi, botanik, entomoloji, mineraloji, paleontoloji, zooloji ve jeoloji gibi konular hakkında yaklaşık 80 milyon ürün içeren yaşam ve yer bilimleri örneklerine ev sahipliği yapan en popüler müzelerdendir.
Tarihsel ve bilimsel öneme sahip bu müze doğal tarihin çeşitli kesimlerinden gelen örneklerden geniş bir yelpazeye sahiptir. Ayrıca, belirtilen farklı konularda eğitimler veya etkinlikler de düzenlenebilmektedir.
Birçok yerli-yabancı turistin büyük bir merakla ilgilendiği bu müze ile ilgili giriş ücretleri, saatler veya etkinlikler için kendi internet sitesini incelemeyi unutmayın.
21) London Science Museum
İçerisinde her gün çeşitli bilimsel interaktif etkinliklerin ve sosyal aktivitelerin düzenlendiği, her yaştan insana hitap eden Londra Bilim Müzesi, Birleşik Krallık’ın başkenti Londra’da Exhibition Caddesi’nde yer almaktadır.
1857 yılında kurulmuş olan ve 300.000’den fazla parçanın sergilenmekte olduğu bu müze halkın yanında Londra’ya gelen turistler tarafından da bir hayli ziyaret edilen popüler bir merkezdir. Eğer sizlerin de bilime olan merakınız bizler gibiyse burayı asla kaçırmayın deriz.
22) Victoria and Albert Museum
1852 yılında kurulan ve içerdiği çeşitli workshop etkinlikleri ile interaktif eğitimin önemini göstermeye çalışan müzenin amacı: Tasarımcıları, üreticileri ve tüketicileri sanat ve bilim alanında eğiterek İngiliz endüstrisinin standartlarını iyileştirmektir. 5.000 yıllık 2,3 milyondan fazla koleksiyonun sergilendiği bu müze dünyanın önde gelen sanat ve tasarım müzelerinden biri olmaya hak kazanmıştır. Eğer sizler de süsleme ve tasarım tarzı sanatsal eserlere ilgiliyseniz burası sizin için gelecek hayatınıza ait kültürel yaklaşımı bulabileceğiniz en mantıklı yer olacaktır.
Merhaba; 2 yetişkin ve 2 çocuk (6 yaş ve 13 yaş) 3 günlük havaalanından başlayacak Viyana seyahatinde, şehir içi toplu…