YENİOrta Amerika Çok Yakında!
AntalyaTürkiye

Antalya Gezilecek Yerler

31 dk okuma süresi

Türkiye turizminin kalbi olan Antalya’da birbirinden güzel Türk yemekleri ve tatlılarını tadabileceğiniz yerlerin yanı sıra tarihi dokusu ile geçmişi iliklerinizde hissedeceğiniz bir yolculuğa hazır mısınız? Sıcak ve içten insanlara sahip Antalya’da denize nazır bir şeyler yiyip içebileceğiniz mekanlarda geçireceğiniz vakitlerde kendinizi adeta cennette hissedeceksiniz.

Antalya’yı birbirlerine uzaklıkları nedeniyle bölgelere göre Antalya Merkez (Muratpaşa, Konyaaltı, Döşemealtı); Doğu (Alanya, Manavgat, Serik, Aksu); Batı (Kaş, Demre, Kemer) olmak üzere 3 bölgede inceleyeceğiz. Gezi planımızdaki gezilecek yerleri ait oldukları ilçelerin alt başlıkları şeklinde yazıya aldık. Bu gezi planımızda bu bölgeler içerisinde toplamda 29 farklı nokta bulunmaktadır. Dikkatiniz için teşekkür eder, iyi yolculuklar dileriz.

Muratpaşa

Kaleiçi

Gelelim gezimizin Antalya merkez için başlangıç noktasına. Kim Antalya’ya gelmişken şehrin ilk yerleşim yeri olan (M.Ö. 159-138) Kaleiçi’nin tarihi eski dokusunu görmek istemez ki? Burayı gezerken cumba balkonlu taş evleriyle eski dönemleri yansıtan dar sokakları arasında güzel bir yürüyüşün vereceği haz ile günlük hayatınızdan sıyrılıp kendinizi eski tarihin içerisinde hissedeceksiniz.

Muratpaşa ilçesinde yer alan Kaleiçi, deniz ve kara surları tarafından kuşatıldığı için Kaleiçi ismini almıştır. Bu bölge Antalya merkezinde olması ve birçok alışveriş merkezine, yemek yerlerine ve aynı zamanda deniz kenarı kafelere yakın olması sebebiyle yerli ve yabancı turistler tarafından çok fazla tercih edilmektedir. Bölgeyi iç ve dış taraftan saran surlar, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait ortak eserlerdir. Kaleiçi bölgesinde tarihi eski dönemlerden korunarak ve aslına uygun restore edilen 3000’e yakın ev bulunmaktadır. Bu binalar, günümüzde butik otel, restoran, bar, pansiyon, hediyelik eşya dükkanları veya ev olarak kullanılmaktadır.

Kaleiçi, Antalya merkez için birçok turistik noktaya ulaşımı kolay olması sebebiyle yerli ve yabancı turistlerin ilk gezi rotasıdır. Kaleiçi semtinde yer alan tarihi yerler gezi rotamız ile sırasıyla; Antalya Saat Kulesi, Yivli Minare Külliyesi, Kaleiçi Limanı, Hıdırlık Kulesi ve Hadrian Kapısı’dır. O hâlde Antalya Markantalya AVM’nin önündeki “Muratpaşa” adlı tramvay durağından sahile doğru inerken “Dönerciler Çarşısı” denilen yan yana onlarca dönercilerin olduğu restoranların bitiminde “Antalya Saat Kulesi” ile gezi yolculuğumuza başlayıp, akabinde burayı gördükten sonra yolculuğumuzun devamı olan Yivli Minare Camii’si ile seyahatimize devam ediyoruz.

Yivliminare Camii

Antalya’nın simgesi olarak görülen Yivli Minare, 6 tane kubbe ile örtülü ve minaresi 8 yivli olduğundan dolayı Yivli Minare ismini almıştır. Antalya’daki en eski İslam eserlerinden ve çok sayıda Selçuklu yapıtından oluşan Yivli Minare 13. yy’da Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır.

Külliye’de bulunan yapılar şunlardır: Yivli Minare, Yivli Camii, Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi, Selçuklu Medresesi, Mevlevihane, Zincirkıran Türbesi ve Nigar Hatun Türbesi.

Yivli Minare’nin arka tarafında bulunan külliyeye de adını veren 45 metre yüksekliğindeki minareyi gezdikten sonra kuzeyinde yer alan ve günümüzde güzel sanatlar galerisi olarak kullanılan Zincirkıran Türbesi’ni de ziyaret edebilirsiniz.

Old Port (Eski Liman)

Kaleiçi Eski Liman’ı tarih boyunca Anadolu’nun denize açılan kapılarından biri olmuştur. Antalya Kaleiçi’nde, Attleis Antik Kenti’nin kurulmasından önce bu limanda “Korykos” adı ile bilinen bir korsan limanı bulunduğu antik belgelerden ve dönemin eserlerinden bilinmektedir. ”Kaya Kovuğu” anlamında gelen Korykos, falezlerin hem doğal yapısı hem de sığınma limanı oluşu bakımından önem taşımaktadır.

Daha sonra M.Ö. 77’de Roma topraklarına katılan bu liman zamanla birçok uygarlığın donanma görevini üstlenerek Pompeius’un, Bizans’ın ve en son olarak da Türklerin eline geçerek tarihi ile ziyarete gelen seyahat severleri mest etmeye devam edecektir. Limanı çevreleyen surlar, limanın çevresinde hala ayakta ve limanı taçlandırmaktadır.

Hıdırlık Kulesi

Kaleiçi surlarının güneydoğu köşesinde, Karaalioğlu Parkı’nın kuzeyinde ve deniz kenarında yer alan iki katlı bir kuledir. İki bin yıllık tarihi sebebiyle yapılış amacı ve tarihi kesin olarak bilinememektedir. Ancak bulunan bulgular ve kulenin taşları ışığında bu kulenin M.S. 1.yy.da kare planlı olarak yapıldığı, daha sonra yuvarlak hale dönüştürüldüğü sanılmaktadır.

13,5 metre yüksekliğinde olan Hıdırlık Kulesi, alt kattaki tek odanın duvarlarındaki fresk kalıntıları ile birçok kaynağa göre Roma Dönemi’ne ait bir kahramanın şerefine yapılan bir anıt mezar olduğunu sanılmaktadır. Daha sonraki dönemlerde dönemin ihtiyaçlarına göre ilk başlarda işaret amaçlı ateş yakılarak iletişim ve savunma amaçlı kullanıldığı sanılan kule bir dönem de deniz feneri olarak kullanılmıştır.

Üst katı okçu birliklerin konuşlanması ve mancınıklar için ayrılan Hıdırlık Kulesi 19. yüzyıla kadar bu görevini sürdürmüştür. 1950 yıllarında ise Antalya Belediyesi tarafından malzeme deposu olarak kullanılmıştır.

Özellikle yazın havanın da kararmasıyla açılan ışıklandırması ile Hıdırlık Kulesi, ziyaretçilerine Antalya limanı manzarasıyla mükemmel bir fotoğraf ambiyansı sunmaktadır. Bunun dışında etrafındaki oturma alanlarında veya kafelerin birinde kuleye karşı bir şeyler yiyip içerek tatilinizin tadını çıkarabilirsiniz.

Hadrian Kapısı

Gelelim Antalya’nın meşhur Hadrian Kapısı’na. M.S. 130. yy da yapılan Hadrian Kapısı, en gezgin Roma İmparatoru olarak bilinen Hadrianus’un Antalya’ya ziyareti anısına yaptırılmıştır. Zamanla şehir surları bu yapının dış kısmını kapadığı için yıllarca kullanılmamış ve bu sayede günümüze kadar zarar görmeden ulaşmıştır. Antalya’nın en iyi korunmuş tarihi yapılarından birisi olan bu yapı halk arasında “Üç Kapılar” diye de anılır.

Yapıda kubbe şeklinde 3 adet kapı açıklığı bulunur. Sütunları hariç tamamı beyaz mermerden yapılmış olup oyma ve kabartma süslemeleri ile kendine has bir yapı olmuştur. Orijinalinin iki katlı olduğu bilinen bu kapının üst katı yıkıldığından dolayı hakkında fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Kapının kuzey ve güney kısımlarında olmak üzere iki kule bulunmaktadır. Güneydeki kulenin adı: Julie Sancta, Hadrian döneminden kalmış ve blok taşlardan yapılmıştır; kuzeydeki kulenin alt kısmı kuruluş zamanından kalma olup üst kısımları Selçuklular zamanında inşa edilmiştir.

Kapının bulunduğu konum itibariyle ön tarafında Antalya şehrinin günümüz şehir yüzünü, arka tarafı ile de eski çağlardaki Antalya’yı görebilirsiniz. Bu iki görüntüyü izlerken kapının eski ile yeniyi bağlayan bir geçit olduğunu izlenimi ile eşsiz tarihinin tadını çıkartabilirsiniz. Özellikle gün batımı ile de kapıyı ziyaret etme şansınız olursa kapının hoş ışıklandırması ile meşhur Kaleiçi gece hayatını bir de bu şekilde görmeniz seyahatinize çok şey katacaktır.

Karaalioğlu Parkı

Antalya’nın en güzel ve etkileyici dinlenme yerleri arasında sayılacak olan Karaalioğlu Parkı aynı zamanda da şehrin en eski park alanı olarak bilinmektedir. Antalyalıların “mirador” olarak adlandırdığı bu üç seyirli teras park Akdeniz’in masmavi denizinin, Konyaaltı sahilinin ve Beydağları manzarasının birlikte izlenebildiği en iyi yerlerden birisi olmasının yanında kendine has nadide çiçekleri-ağaçları, çocuklar için eğlence parkları ve Hıdırlık Kulesi’ne yakın olması sebebiyle yerli ve yabancı turistlerin gözde yerlerinden birisidir.

Direkt falezler üzerine kurulmuş olan bu park, 1940’lı yılların başında ve II. Dünya Savaşı’nın zor şartları altında dönemin Antalya valisi Haşim İşçan tarafından yetmiş bin metrekarelik bir alana inşa edilmiştir. Ayrıca Karaalioğlu parkı kamuya ait olduğundan, girişleri ve araç park yerleri ücretsizdir. Buraya gelerek park içerisindeki falez yamacındaki kafelerde Türk çayını yudumlayarak güzel bir tatile kim evet demez ki?

Düden Şelalesi

“Düden” kelimesi; su çeken, su yutan delik anlamına gelir ve yer altı nehirlerine verilen genel bir isimdir. Antalya’ya hayat veren Düden Şelalesi, zamanında Perge Antik Kenti’nin dahi su ihtiyacını karşılayan Düden Çayı’nın akışı boyunca iki kol olarak ayrılıp, en meşhur ve merkeze yakın olması sebebiyle daha çok tercih edilen Lara semtinde bulunan Karpuzkaldıran Şelalesi (Aşağı Düden) ve Varsak ilçesinde bulunan İskender Şelalesi (Yukarı Düden) olarak Akdeniz’e dökülmektedir.

Yazın sıcak ikliminin kurtarıcısı Karpuzkaldıran Şelalesi (Aşağı Düden), 40 metrelik falezlerden denize dökülüyor. Burada şelale yakınındaki liman noktalarından tekne turlarına katılarak şelalenin akan suyunun güzelliğini ve serinliğini daha yakından hissedebilirsiniz. Temmuz-Ağustos aylarında şelalede biraz daha cılız ve az seviyede su aktığından seyahatinizi buna göre planlamanız mantıklı olacaktır.

Bu arada hep Lara ilçesinde bulunan meşhur Aşağı Düden’den bahsettik biraz da Varsak ilçesinde bulunan İskender Şelalesinden bahsedelim… M.Ö. 334-333 yıllarında Antalya’nın doğusunda bulunan Likya ve Kilikya’nın arasında yer alan Pamfilya’yı fetheden Büyük İskender’in adını da kendisinden alan İskender Şelalesi’nde (Yukarı Şelale) atlarını sulattığı söylenmektedir. Aşağı Şelaleden farklı olarak bu şelalede 3 TL giriş ücreti alınmaktadır. Dilerseniz şelalenin serinletici havasıyla ağaçların arasında güzel bir piknik yapabilirsiniz. İskender Şelalesi’ne (Yukarı Şelale) yaz aylarında; 09.00 ile 19.30 saatleri arasında, kış aylarında ise 09.00 ile 18.00 saatleri arasında giriş yapabilirsiniz.

Antalya Müzesi

Antalya Müzesi, 1922 yılında öğretmen olan Süleyman Fikri Erten tarafından I. Dünya Savaşı’ndan sonra Antalya bölgesine gelen işgal güçlerinin yağmasından kurtarılan eserlerin korunması amacıyla kuruldu. Taşların tarihiyle adeta konuştuğu dünya üzerinde nadide yerlerden birisi olan Antalya, müzesiyle sizlerin ayaklarınızı günümüzden kesip 3 bin yıllık tarihi bir serüvene çıkaracaktır.

Antalya Müzesi bugün 30.000 m2yi kaplayan bir alanda 14 sergi salonu, bir çocuk bölümü ve açık hava galerileri ile hizmet vermektedir. Ayrıca bu müzenin benzersizliği 1988 yılında Avrupa Konseyi tarafından “Yılın Müzesi Ödülü’nü kazanmasıyla da uluslararası platformda anlaşılmıştır. Bu salonlardan bazıları;

İmparatorlar ve İmparatoriçeler Salonu

Bu salon ve “Tanrı ve Tanrıçalar Salonu” ziyaretçilerin genellikle en çok beğendikleri salon olmaktadır. Roma Dönemi imparator ve imparatoriçeleri ile eski dönemlere ait önemli politik kişilerin sergilendiği bu salonda, heykeller çoğunlukla M.S. 2. yüzyıldan günümüze ulaşmaktadır ve Perge’deki kazılar esnasında bulunmuştur.

Tanrı ve Tanrıçalar Salonu

Bu salonda Yunan mitolojisinde çok önemli olan, Olympos Tanrıları adı verilen Zeus, Aphrodite, Athena, Artemis, Hermes gibi; bunların karşısında Mısır mitolojisindeki İsis, Serapis gibi önemli tanrı ve tanrıça heykelleri bulunmaktadır. Yine Perge’de yapılan değişik kazılar sonucu ortaya çıkan bu eserlerin tarihi M.S. 2. yüzyıla kadar dayanmaktadır.

Seramikler Salonu

Bu salonda, (M.Ö.10. – M.S. 15.) yüzyılları arası dönemlere ait bulgular sergilenmektedir. Bu bulgular tematik ve kronolojik olarak sıralanıyor; Geometrik (M.Ö. 10. – 7. yy.), Arkaik ve Klasik (M.Ö. 7. – 5. yy.), Roma ve Bizans dönemleri (M.S. 5. – 15. yy.).

Mozaikler Salonu

Salon adını, tam ortasındaki alanda yer alan Roma dönemine ait mozaiklerden alır. Bu salonda Likya bölgesinde, Seleukeia ve Xanthos’ta bulunan antik mozaikleri sergilenmektedir. Bu bölümde, Antakya’da kazılan yeraltı tanrıçası olan Hekate’nin üç başlı bir heykeli oldukça ilgi çekmektedir.

Antalya Müzesi Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti:

  • Haftanın her günü; Nisan – Ekim; 08.30 – 19.00  /  Kasım – Mart; 08.30 – 17.00
  • Giriş ücreti: 30 TL’dir.

Lara Plajı

Lara plajı, kumu sapsarı ve ince olması sebebiyle Altınkum Plajı adını almıştır ve Antalya’ya gelen turistlerin en sevdiği plajlar arasında yer almaktadır. Ayrıca mavi bayrağa sahip ve şehir merkezine 12 km uzaklıkta olan Lara plajı, 2 km sahil uzunluğuna sahiptir.

Kumunun “romatizmal hastalıklara” iyi gelmesinden dolayı turizm açısından çok önemli bir yere sahip olmasının yanı sıra sağlık açısından da buraya gelen turistlerin sayısı azımsanamayacak cinstendir.

Plajın sağlık açısından önemiyle birlikte çevresinin çam ormanlarıyla kaplı olması belirli dönemlerde burada bir kamp alanı oluşturulmasına sebep olmaktadır. Havaalanına yakın bir plaj olmasıyla ve güzel uzun yürüyüş yollarıyla bilinen Lara Plajı, her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turist almaktadır.

Konyaaltı

Konyaaltı Plajı

Konyaaltı Plajı, Antalya şehir merkezinin batısında, Konyaaltı ilçesinde yer alan Antalya’nın en önemli ve popüler plajıdır. Antalya Limanı’na kadar uzanan ve 7 km uzunluğundaki çakıl taşlı bir sahil olan Konyaaltı Plajı’nın 4,5 km uzunluğu ve 70 metre genişliği vardır.

Mavi bayrağa sahip bu plaj, antik dönemlerde yaşayan Termessosluların kullandığı liman kenti Olbia’ya da ev sahipliği yapmıştır. Büyük bir kısmı halk plajı olup ücretsiz olan Konyaaltı Plajı’nda dilerseniz neredeyse herkesin kullandığı bu geniş alandaki plajı kullanabilir, veyahut dilerseniz de sahil üzerindeki otellerin özel plaj alanlarına, otel yönetimlerinin belirlediği giriş ücreti ile girebilirsiniz.

Halk plajında duş, tuvalet, soyunma kabini, wifi gibi tüm ihtiyaçlarınızı ücretsiz giderip isterseniz 5 ile 15 TL arasında olan şezlong ve şemsiyeleri kullanabilirsiniz. Çok sayıda bar, kafe, otel, gece kulübü ve eğlence mekanlarının bulunduğu uzun sahili boyunca dilerseniz sakin, rahatlatıcı bir yürüyüş ve bisiklet sürüşü veya aksiyon severseniz falezlerden yamaç paraşütü yapabilirsiniz.

Döşemealtı

Karain Mağarası

Günümüzden 500.000 yıl kadar öncesinde de yerleşim merkezi olarak kullanıldığı bulgularına varılan Karain Mağarası, içerisinde insan yaşamış Türkiye’nin en büyük dünyanın da birkaç önemli mağarasından biridir.

Yeryüzünde bilinen Paleolitik mağaraların birçoğu sadece bir dönemi temsil ederken Karain Mağarası, Alt, Orta ve Üst olarak katmanlaşma göstermekte ve bu katmanlardan elde edilen veriler, özellikle Avrupa ve Yakın Doğu arasındaki bağlantılar ve göç yolları hakkında fikir vermesi açısından önem taşımaktadır.

Antalya’nın 30 km kuzeybatısında yer alan bu mağaranın denizden yüksekliği 430-450 metredir ve mağarada kazılar sonucu eski insan kalıntılarına ait buluntuların yanı sıra aslan, zürafa, fil, su aygırı gibi hayvanların kalıntıları, kemik aletler, boncuklar ve seramik gibi buluntular keşfedilmiştir. Bunlar mağaranın hemen yakınında bulunan Karain Müzesi’nde ve Antalya Müzesi‘ndeki tarih öncesi bölümde sergilenmektedir.

Mağara içerisine girer girmez tarihi ambiyans sizi saracak ve her adım atışınızda beş yüz bin yıl öncesinden bugüne kadar yaşamış insanlarla aynı yerde adım atmanın verdiği heyecanı duyacağınızdan şüpheniz olmasın.

Karain Mağarası Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti:

  • Haftanın her günü; Nisan – Ekim; 08.30 – 19.30  /  Kasım – Mart; 08.30 – 17.30
  • Giriş ücreti: 6 TL’dir.

Alanya

Kızıl Kule

Kızılkule, Antalya ilinin dünyaca ünlü turizm merkezi olan her yıl yüz binlerce turist ağırlayan Alanya’nın tarihi simgelerinden birisidir. Kule,1226 Nisan ayında Selçuklu Sultanı I. Aleaddin Keykubat tarafından 1215 yılında Sinop Kalesi’ni de yapan dönemin en meşhur mimarı olan Halepli Ebu Ali Reha el Kettani’ye yaptırılmıştır. 33 metre uzunluğunda ve zemin kat, birinci kat, asma kat, açık kat ve açık teras olmak üzere beş katlıdır.

Giriş katı (zemin kat) ve birinci katı zaman zaman resim sergisi, klasik müzik konseri gibi sanat ve kültür etkinlikleri için kullanılmaktadır. Kulenin çevresini gezerken kullanıldığı dönemden kalan gözetleme pencereleri, düşmana zift ve kaynar su dökmeye yarayan önleri peçeli delikleri rahatlıkla görüp o dönemleri zihninizde tasvir edip tarihi atmosferi yaşayabilirsiniz.

Kulede birkaç kitabet mevcuttur. Bunlardan birisi yapının kuzey duvar yüzeyinde “Allah’a minnet” ve onun altında yerden 10 m yükseklikte Alaaddin Keykubat adına yazılmış ve yüceltilmiş “Milletlerin hâkimi, Dünya sultanlarının sultanı, Adaletin himayecisi, Kara ve iki denizin sultanı, Müslümanların yardımcısı…” gibi övücü vasıflar atfedilen kitabeti görebilirsiniz. Bunun dışında giriş kapısının sağındaki duvarda bulunan kitabede kuleyi inşa eden mimarın adı belirtilmektedir.

Alanya Kalesi’ni gezmeye başlamadan önce iki seçeneğiniz bulunmaktadır. Dilerseniz aracınızla veya üzerinde “Alanya Kalesi” yazan otobüse binerek kaleye çıkıp geze geze inerek kale gezisini Kızılkule ile noktalayabilirsiniz.

Diğer bir öneri ise geziye Kızılkule’den başlayıp, Kızılkule-Alanya Tersane-Tophane’yi gezmeye başlayıp kaleye çıkmak. Tüm katları gezip kulenin en üst kat teras manzarasında Alanya limanı ile Alanya’nın tarihi ile günümüz şehir yapılaşmasının doyumsuz seyrine 360 derece görme imkânıyla  şahit olabilirsiniz ve her turistin yaptığı gibi eşsiz fotoğraflar çekilebilirsiniz. Ve ardından Kızılkule’yi gezdikten sonra Alanya Tersanesi’ne surların kenarından yürüyerek geçebilirsiniz.

Alanya Kızıl Kule Ziyaretçi Saatleri ve Giriş Ücreti:

  • Haftanın her günü: 09.00 – 19.00
  • Kızıl Kule Giriş ücreti: 5 TL

Alanya Kalesi

Alanya Kalesi üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar İç Kale, Orta Kale (Ehmedek) ve Dış Kale’dir. Bu bölümler arasında gezerken Akşebe Sultan Mescidi ve Türbesi, Süleymaniye Camii gibi tarihi eserleri de ziyaret etmeyi unutmamak gerekir.

Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerinden birisi olan Kale, denizden 250 metreye kadar yükselen yarımada üzerinde bulunup, Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad tarafından 1221’de yaptırılmıştır. Üç sıra olmak üzere surların uzunluğu yaklaşık 7 kilometreyi bulup, 83 kulesi, 140 burcu ve günümüzde hala bölgenin ikametgahları tarafından bazıları kullanılmak üzere 1200 kadar su sarnıcı bulunmaktadır.

Eski adı Alaiye Kalesi olan Alanya Kalesi, ilk kez Tryhos adıyla bilinen Romalı korsanlar tarafından M.Ö. 2. yy. da yaptırılarak korsanlar tarafından kullanılmış, daha sonra Bizanslılar burada bir kale yaptırmış ve sonrasında Selçuklu Sultan I. Alaeddin Keykubad kaleyi aldıktan sonra burada yeni bir kale inşa ettirmiştir. Son olarak da 1471’de Osmanlı egemenliğine geçen bu kale içerisinde birçok sarnıç, hamam, türbe ve kiliseyi barındırmaktadır.

Kale’nin Bölümleri;

  • Dış Kale: Kızılkule, Tersane ve Tophane yapılarının bulunduğu bölgedir.
  • Orta Kale (Ehmedek): Kalenin geniş bir kısmını kapsamaktadır. İçerisinde gidip görebileceğiniz Arap Evliyası denen bir yapı bulunmaktadır. Bu yapı, birinci dönem olan Hellenistik Dönem’de 6 metre genişliğinde bir kule olarak kullanılırken, ikinci dönem olan Bizans Dönemi’nde buraya Ayayorgi Kilisesi adında küçük bir kilise inşa edilmiştir. Son dönem olan Selçuklu Dönemi’nde ise bu yapı kilise olarak korunmuş, demir mazgallı bir korkulukla emniyete alınmış ve kilise önünde alan da mezarlık olarak kullanılarak bu kilise günümüze kadar ulaşmıştır.
  • İç Kale : Alanya Kalesi’nin esas bölümü burasıdır. İçerisinde Roma dönemine ait bir tapınak ve manastır gibi eserler bulunmaktadır.

Deniz ve kara yolu ulaşımının güç olması nedeniyle tarih boyunca en iyi korunmuş yapılardan birisi olan Alanya Kalesi’ne çıkmak için dilerseniz aracınız ile İç Kale’ye kadar gidip oraya park edebilir dilerseniz de yürüyerek 1 saatte kaleye çıkabilirsiniz. Giriş önündeki otopark ücreti küçük araçlar için 4 TL, minibüsler için 6 TL ve otobüsler için ise 10 TL’dir.

Alanya Kalesi Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti:

  • Haftanın her günü; Nisan – Ekim; 08.30 – 19.30  /  Kasım – Mart; 08.30 – 17.00
  • Alanya Kalesi’ne giriş ücreti: 20 TL’dir.(18 yaş altı ve 65 yaş üzeri ziyaretçiler için ücretsizdir.)

Kleopatra Plajı

Gelelim namı değil ülke sınırları tüm dünyaya ulaşmış, dünya plajlar sıralamasında ilklerde yer alan kumu kadar tarihinin de verdiği ihtişamla yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olan Kleopatra Plajı’na.

Alanya’nın en özel plajlarından birisi olan Kleopatra Plajı, 2 km uzunluğa sahiptir ve adını M.Ö.69 – M.Ö.30 yılları arasında yaşamış Antik Mısır’ın son kraliçesi Kleopatra’dan almıştır. Altın renkli oldukça temiz kumu, güneş ışığını cam gibi yansıtan berrak masmavi denizi ve sığ olması ile seyahat severlerinin oldukça ilgisini çekmektedir.

Mavi bayraklı olan bu plaj, efsaneye göre, dönemin Roma İmparatoru Antonius’un burada yüzmesinin yanı sıra Alanya ve çevresini Mısır Kraliçesi Kleopatra’ya hediye ettiği zaman, Kraliçe Kleopatra Akdeniz’de çıktığı her sefer sırasında Alanya’ya uğrar ve bu plajda denize girmiş olması ile daha bir ün kazanmıştır. Ayrıca Kleopatra’nın yüzmek istediğinde kullandığı ve kaleden direkt olarak plaja giden bir tüneli de bulunuyormuş.

Kleopatra Plajı’nın en büyük özelliklerinden birisi suyunun berraklığıdır ve bu sayede denizde zemin kumu, güneşin ışıltıları ve balıklar çok net şekilde görülebilir. Bunun için her sene milyonlarca yerli ve yabancı turist Alanya’nın Kleopatra Plajı’na akın etmektedir.

Alanya ziyaretinizde burayı muhakkak gün batımı saatlerinde de görerek gün batımının eşsiz manzarasını izlemelisiniz. Plaj herkese açık ve girişler ücretsizdir. Şezlong ve plaj şemsiyesi kiralamak isterseniz bunlara 5-15 TL arası bir ücret vererek kiralayabilirsiniz. Bunların yanı sıra aksiyon severseniz kıyı boyunca tekne, paraşüt, jet ski, deniz bisikleti gibi aktivitelerden de yararlanabilirsiniz.

Alanya Seyir Terası

Alanya Seyir Terası, 655 metre yükseklikte olup Alanya’nın merkezinden 4 km uzaklıktadır. Alanya’yı kuş bakışı doğusundan batısına kadar her yeri bu kadar net görebileceğiniz en iyi yerlerin başında Seyir Terası gelmektedir. Yaz akşamlarında şehrin her köşesinden görebileceğiniz Alanya Kalesi’nin aydınlatmaları ile Alanya manzarasının ihtişamlı görsel şölenini bu terastan rahatlıkla seyredebilirsiniz. Ayrıca Alanya belediyesi tarafından yapılan bu yerde rahatlıkla mangal yapabilmek için tahtadan ve demirden oturak ve masalar bulabilirsiniz.

Alanya Seyir Terası, ne yazık ki birçok yabancı turiste reklamının çok iyi yapılamamasından kaynaklı çok bilinmemesine karşın yerli turistlerin sadece oturup kafa dinlemek için gittikleri bir yerdir. Buraya günün her saatinde ücretsiz giriş yapabilir ve ücretsiz otoparkını kullanabilirsiniz. Ama size tavsiyemiz akşam üzeri terasa varıp mangalınızı yapıp yanınızda getirdiğiniz termos çayınızı akşam ışıklarında Alanya manzarasıyla birlikte yudumlamanızdır. Ulaşımı rahat ve kolaydır. Özel araçla değil de dilerseniz Alanya özel halk otobüslerinden 8 numaralı otobüs ile buraya ulaşım sağlayabilirsiniz.

Damlataş Mağarası

Damlataş Mağarası, 1948 yılında bulunmuştur ve ilk araştırmalar Galip Dere tarafından yapılmıştır. Galip Dere, gazetelerin birinde II.Dünya Savaşı zamanında atılan gaz bombalarından korunmak için bir mağaraya sığınan Almanların içinde astımlı olan askerlerin şifa bulduklarına dair bir haber okur ve bunun sonucunda mağaranın sağlık açısından faydası konusunda kimyagerler ve doktorlardan oluşan bir ekip ile resmi incelemeler başlatır. Sonunda mağaranın astıma iyi geldiği tespit edilir ve Türkiye’nin turizme açılan ilk mağarası olur.

Mağaranın kapısından içeri girince 45-50 m uzunluğunda bir geçit ve 15.000 senede oluşmuş sütunlar vardır. Mağara içerisindeki ısı yaz-kış sürekli 22-23 derecedir. Senenin 5-6 ayında sarkıtlardan devamlı su damlayan mağara Alanya merkeze 3 km uzaklıktadır.

Mağaranın Tıbbi Özellikleri: Mağaranın astıma iyi gelen dört vasfı olduğu tespit edilmiştir. Mağaranın ortamında bulunan normalden 8-10 kat fazla karbondioksit ve yüksek oranda nemin astıma iyi geldiği bilinmektedir. Alanya`ya tedavi için gelen hastaların, öncelikle bir doktordan mağaraya girmesinde bir sakınca olmadığına dair rapor alarak, mağaranın ilgili memuruna başvurması gerekmektedir. Tedavi süresince sembolik 0.30 kuruş değerinde bir ücret ödenir. Mağarayı her sene binlerce astım hastası ziyaret etmektedir. Bu astım hastaları mağarada, havanın daha temiz olduğu ve turistik ziyarete kapalı olduğu 06.00-10.00 saatleri arasında 4’er saat olmak üzere 21 gün kalıyor.

Damlataş Mağarası Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti:

  • Haftanın her günü: 10.00 – 19.00
  • Giriş ücreti: Yetişkin: 6 TL, Öğrenci: 3 TL’dir.

Serik

Aspendos Antik Kenti

Aspendos Antik Tiyatrosu, dönemin Roma İmparatoru Marcus Aurelius tarafından M.S. 2. yy da Mimar Aspendoslu Theodoros’un oğlu Zenon’a yaptırılan bu tiyatro 15-20 bin kişi alabilmekte ve dünyadaki Antik Roma tiyatroları arasından günümüze en sağlam ulaşanların arasında başı çekmektedir.

Tiyatro bir açık hava tiyatrosu olarak inşa edilmiş ve mimarı tarafından Aspendos Kenti’nin imparator ailesine ve tanrılarına sunulmuştur. Günümüzde tiyatro, diğer tarihi antik yapıların aksine her yıl yaz ayında “Aspendos Opera ve Bale Festivali’ne ev sahipliği yapması ile ziyaretçilerine tarihi ambiyans içinde unutulmaz anlar yaşatmaya devam etmektedir.

Antik Kente eğer özel araçla değil de otobüs ile gitmek isterseniz Antalya Otobüs Terminali’nden kalkan Serik ilçesine giden otobüslere 7 TL karşılığında binmeniz gerekmektedir. Buradan da otobüsün sizi indireceği küçük duraktan Aspendos Tiyatrosu’nun tam olarak önüne bırakan küçük minibüslere 2 TL ücret karşılığında binmeniz gerekmektedir.

Aspendos Su Kemerleri

Tiyatronun yanındaki antik eserlerden en önemlileri Aspendos Su Kemerleri’dir. Kuzeydeki dağlardan şehre su getiren 800 m uzunluğundaki bu kemerler olağanüstü bir mühendislik becerisini eski dönemlerden günümüze kadar göstermektedir. Su, kemerin bitim noktasının her iki tarafında bulunan 30 metre yüksekliğindeki kulelerde biriktirilir ve buralardan şehre dağıtılırdı. Su kemerlerinde 2 sifonunun ayakta kalmış olmasıyla öğrenilen bu sifonların yaklaşık 25 kilometre uzaktan gelen suyu kente basmak için yavaşlatıyor, orantılı hale getiriyor olması da dönemine göre harikulade bir mühendislik harikasıdır.

Aspendos Antik Tiyatrosu Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti:

  • Haftanın her günü; Nisan – Ekim; 09.00 – 19.00 Kasım – Mart; 08.00 – 17.00
  • Giriş ücreti: 35 TL’dir.

Manavgat

Side Antik Kenti

Sakin bir sahil köyü olan Side, tarihiyle yerli ve yabancı turistler için oldukça ilgi çekici bir bölgedir. M.Ö. 8. yüzyıla dayanan tarihi ile Side Antik Kenti Pamfilya bölgesinin en önemli liman kentidir. Lidyalılardan Perslere, Büyük İskender’den Helen krallıklarına ve ardından Romalılara kadar pek çok uygarlığın gelip geçtiği keşfedilecek tüm ilginç tarihi yerleri ile tarih severleri bekleyen bu kent M.S. 7. yüzyıldan itibaren başlayan Müslüman akınları ile değişen egemenlik otoritesi zamanla yerli halkın değişmesine sebep olmuştur.

Side Antik Kenti’nde günümüze ulaşan görebileceğiniz kalıntılar, şehir surları, Nymphaeum, su yolu, Ticaret Agorası, Antik Tiyatro, Agora Hamamı (Side Müzesi), Vespasian Çeşmesi ve Anıtsal Kapı, Dionysos Tapınağı, Liman Hamamı, Apollon Tapınağı, Athena Tapınağı, Güney Bazilkası, Büyük Hamam, Devlet Agorası, Vaftizhane, Piskoposluk Sarayı ve Bazilkası, Philippus Attius Suru’dur.

  • Nymphaeum: Deniz Ticareti sezonunu için kutlanan bayram dolayısıyla tören alayı burada toplanırmış.
  • Apollon TapınağıApollon ve Athena, Side’nin baş tanrıları olarak bilinse de, Apollon daha çok önem kazanır ve onuruna Apollon Tapınağı yaptırılır.
  • Ticaret Agorası: Ticaret Agorası, Antik Tiyatro’nun hemen önünde bulunmaktadır. Agora’da görünen kalıntılar 2. yüzyıla ait olup ortada bulunan yuvarlak yapı ise Tykhe Tapınağı’dır. Agora’nın Vespasianus Kapısı tarafındaki köşede ise bir Latrina yani tuvalet bulunmaktadır.
  • Side Antik Tiyatrosu: M.S. 150 yıllarında yapılan bu antik tiyatro, o dönemlerde 15 binden fazla kişi alabiliyordu.

Side Antik Kenti Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti:

  • Haftanın her günü; Nisan-Ekim; 08.00-19.00, Ekim-Nisan; 08.00-17.00
  • Giriş ücretleri: Antalya Side Müzesi Giriş Ücreti: 15 TL olup; Antalya Side Tiyatrosu: 30 TL’dir. Apollon-Athena Tapınağı ise ücretsizdir.

Manavgat Şelalesi

Manavgat Şelalesi’nin suları birçok şelaleden farklı olarak yükseklik olarak alçaktan aksa da, şelalenin enine genişliği ve şiddetli sularının çıkardığı ses insanı alıp farklı diyarlara götürmektedir.

Türkiye’nin yerli ve yabancı turistlerince en çok bilinen şelalelerinden birisi olan Manavgat Şelalesi, Antik Dönem’de “Melas” adı ile anılmaktaydı. Üzerine Oymapınar ve Manavgat adında iki baraj inşa edilen şelale kuvvetinden ve ihtişamından bir şey kaybetmemiştir. Bu şelalenin hemen yanında bulunan kafe veya restoranlarda suyun şarıl şarıl ihtişamı eşliğinde yazın sıcaklığına inat bir serinlemeyle yemeğinizi yiyip çayınızı yudumlayabilirsiniz.

Manavgat Şelalesi’ne girişte herhangi bir zaman kısıtlaması yoktur ve giriş ücreti 10 TL’dir. Ulaşım içinse Antalya Otogarı’ndan Manavgat otobüslerine binmeniz, daha sonra ise Manavgat ilçesinde inip şelaleye giden üzerlerinde Manavgat Şelalesi yazan minibüslere binmeniz gerekmektedir.

Köprülü Kanyon Milli Parkı

Doğal bakir güzelliğiyle ziyaretçilerini mest eden Köprülü Kanyon, Türkiye’nin en popüler ve sevilen rafting (raft adı verilen botlarla akış hızı yüksek nehirlerde yapılan aksiyonu bol kayalar ve engeller arasından geçilen ekstrem bir su sporudur) alanıdır.

Bu kanyonun yamaçları arasından geçen Köprüçay Nehri’nin yaz-kış buz gibi akan suyu ile yazın kavurucu ve nemli sıcağından bir kaçamak yapmak isterseniz burası tam da size göre bir yerdir. Buna ek olarak nehrin suyu o kadar temiz ki, metrelerce derinlikteki dibini rahatlıkla görebilirsiniz.

Alternatif doğa tatilinin, ekstrem sporların, çadır ve kamp tatilinin kalbi olan kanyonda, keyifli ve huzurlu bir tatil yapabilirsiniz. Köprülü Kanyon Milli Parkı’na giriş ücretsiz olup yapılacak sporlar acentelere göre değişiklik ile ücretlidir.

Tur Hakkında Kısa Bir Bilgi;

  • Rafting turları ekipman ücretleri dahil genelde yemeksiz ve servissiz 50 TL’den başlayıp servis ile ulaşım, öğle yemeği ve rafting birlikte 75 TL şeklinde aile paketleri de mevcuttur. Fiyatlar yoğun turist talebine göre değişiklik gösterebilir.
  • 14 km’lik bir rota üzerinde rafting yapılmaktadır ve parkur yaklaşık 2,5 saat sürmektedir.
  • Rafting dünya genelinde için zorluk seviyeleri 1’den başlayıp 6’ya kadar artmaktadır. Bu kanyondaki Köprüçay Nehri’ndeki raftingin zorluk seviyesinin 2. derece olduğu bilinmektedir (Dolayısıyla daha önce rafting yapmadıysanız bu sizler için güzel bir fırsattır).
  • Botlar genellikle 10 kişi olmaktadır ve her botta bir tane profesyonel rehber bulunmaktadır.
  • Rafting için en ideal zamanlar Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarıdır. (Rafting sezonu 1 Mayıs – 30 Ekim arasındadır).
  • Rafting turları için nehre gidip bir tur şirketi ile veya konaklama yerinizdeki tur acentelerinden birisiyle anlaşmanız yeterli olacaktır.

Tabii ki Köprülü Kanyon’da yapılabilecek aktiviteler raftingle sınırlı kalmamakla birlikte dilerseniz canyoning / canyoneering (kanyonculuk), abseiling / rappelling (ipli iniş), trekking (doğa yürüyüşü), jeep safari, tekne turu, scuba diving (dalış turu), dağ bisikleti, river yoga, balık tutma, binicilik ve paintball gibi sporları da yapabilirsiniz.

Bunlardan ayrı olarak bir de devasa alanıyla ağaçların arasında tamamen doğayla iç içe bir yerde veya özel kamp merkezlerinde kamp yapabilme imkânınız  mevcuttur. Ortalama ücretler aşağıdaki gibidir;

  • Canyoning / canyoneering (kanyonculuk) – Kişi başı 65 TL (öğle yemeği dahil)
  • Abseiling / rappelling (ipli iniş) – Kişi başı 80 TL (öğle yemeği dahil)
  • Trekking (doğa yürüyüşü) – Kişi başı 50 TL (öğle yemeği dahil)
  • Jeep safari – Kişi başı 120 TL (öğle yemeği dahil)
  • Tekne turu – Kişi başı 90 TL (öğle yemeği dahil)
  • Scuba diving (dalış turu) – Kişi başı 140 TL (öğle yemeği dahil)

Kamp yapmak için bilgiler;

  • Kamp alanı gecelik kişi başı konaklama ücreti 10 TL’dir.
  • Bu kamp alanında sıcak duş, wc, mutfak, restoran, hamak, soyunma kabini, yakacak odun, mini market, su üzerinde yüzen kamelyalar mevcuttur ve ücrete dâhildir.

Dilerseniz oltanız ile balık tutup kendi yemeğinizi kendiniz pişirip akşama doğru huzur içerisinde su üzerinde yüzen kamelyalarda kahvenizi yudumlayabilirsiniz.

Antalya’dan Köprülü Kanyon’a bireysel olarak gelmek isterseniz, Serik’ten Beşkonak’a giden minibüslerden birisi ile gelmeniz gerekmektedir. Veya herhangi bir tur acentesi ile anlaşıp onların sağlayacağı ulaşım imkânı ile ulaşabilirsiniz.

Aksu

Perge Antik Kenti

Perge Antik Kenti, “Tüm kavimlerin ülkesi” anlamındaki Pamfilya Bölgesi’ne başkentlik yapmış bir antik kenttir. Helenistik dönemde dünyanın en etkileyici ve zengin şehirleri arasında yer alan Perge Antik Kenti için Hitit’in başkenti Hattuşa’da elde edilen tabletlerde adı Parha olarak geçen yerin Perge olduğu düşünülüyor ve dolayısıyla bu kentin tarihinin M.Ö. 1200’lerden çok daha öncelere gittiği söyleniyor. Kazılarına 1950’li yıllarda başlanmasına rağmen henüz günümüze kadar yaklaşık %25 seviyesine kadar ulaşılabilmiş ve 2020 yılına kadar tüm ihtişamıyla ayağa kaldıracak bir proje şu anda yürürlüktedir.

Perge Antik Kenti’nde gezebileceğiniz eserler; Nekropol, Surlar, Gymnasium, Anıtsal Çeşme, Perge Stadyumu, Helenistik Kapı, Sütunlu Cadde, Agora ve Tiyatro’dur. Ayrıca bu antik kentin Hristiyanlar için Aziz Paulus ile Barnabas Hristiyanlığı yaymak üzere Anadolu’daki ilk gezilerine buradan başlamaları sebebiyle ayrı bir önemi vardır.

  • Perge Stadyumu, M.S. 1. yy.da yapılmış olup 70 kemer üzerinde 11 oturma sırasına sahip stadyum ve yaklaşık 12.000 kişi kapasitelidir. Antik zamandan günümüze kalmış en iyi stadyumlardan birisidir.
  • Agora, eski şehrin ticari ve politik merkezidir. Eski dönemlerde bölgenin etrafında dükkanlar vardı ve bu dükkanlardan biri agoraya, diğeri ise agoranın etrafındaki sokaklara açılırdı.

Perge Antik Kenti Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti:

  • Haftanın her günü; Nisan-Ekim; 08.00-19.00, Ekim-Nisan; 08.00-17.00
  • Giriş Ücreti: 35 TL’dir.

Antalya’nın Antray Tramvayı ile İsmet Paşa Tramvay Durağından Aksu tramvay durağına 14 durak gittikten sonra, bu tramvay durağından da Perge Antik Kenti’ne 2 km’lik kısa bir yürüyüşle ulaşabilirsiniz. Özel aracınızla gitmek isterseniz antik kentin girişinde siz değerli ziyaretçiler için ücretsiz bir otopark da bulunmaktadır.

Kurşunlu Şelalesi

Antalya, Aksu ilçesinde yer alan Kurşunlu Şelalesi, doğal güzelliği sayesinde kendisine mest eden bir yapısı ve park alanları ile ziyaretçilerine doğa huzurunu yaşatıp yeniden ziyaret etme ihtiyacını yerleştirmektedir. Şelaleye gelip kendinizi doğanın içerisine bırakıp ailenizle veya sevdiklerinizle güzel bir kaçamak yapabileceğiniz yerler arasında en mantıklı noktalardan birisi burası olacaktır. Ayrıca şelalenin yanında tahıl öğütme amaçlı hala aktif olarak kullanılan 200 yıllık tarihi değirmeni ziyaret edebilir; yürüyüşün devamında tavşan, sincap, ağaçkakan, kaplumbağa gibi hayvanlarla karşılaşabilirsiniz.

Şelalenin piknik alanı ve sularının oluşturduğu derenin kenarındaki bir gezinti, ruh derinliğinizde kendinizi bulmanızı sağlayacak ve meditasyon yapmış gibi hissettirecektir. Şelalenin yanındaki yeşillik bazı yerlerde zümrüt yeşili tonlarında olduğundan ziyaretçiler için oldukça güzel fotoğraf imkânları mevcuttur.

Kurşunlu Şelalesi Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti:

  • Giriş Ücreti: 6 TL’dir.
  • Haftanın her günü; 08.00 – 18.00

Kurşunlu Şelalesi’ne ulaşım için Antalya merkezden 524, 524A, 519 numaralı belediye otobüsleri ile 230 ve 231 numaralı minibüs hatlarını kullanarak veya özel aracınız ile yaklaşık 25 dakikalık bir yol ile ulaşabilirsiniz. Otopark ücretsizdir.

Kemer

Phaselis Antik Kenti

Antalya Kemer’e bağlı olan Phaselis Antik Kenti, M.Ö. 7. yüzyıl da sahil kenti olması sebebiyle de büyük bir önem arz ederek Rodoslular tarafından tercih edilmiş ve bir koloni kurulmuştur.

Coğrafi konumu itibariyle çok önemli bir yer teşkil eden Phaselis Antik Kenti, Büyük İskender’in ardından M.Ö. 197 yılına kadar Mısır’ın hakimiyeti altına girmiştir.

Çevresinde birisi Olimpos olmak üzere 3 önemli limana da ev sahipliği yapan bu antik kent, ziyaretinizde görebileceğiniz daha birçok yapıyı içerisinde barındırmaktadır. Bunlar sırasıyla; Nekropol (Mezarlık), Orta Lİman, Hadrianus Kapısı, Antik Su Kemerleri ve 1500 kişi kapasiteli Phaselis Antik Tiyatrosu’dur.

Doğa-Tarih-Sanat-Kültür. Bu kavramların karşılığını rahatlıkla görebileceğiniz Phaselis Antik Kenti’nin sizleri tatmin edecek bir turistik nokta olacağı kanaatindeyiz.

Phaselis Antik Kenti Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti:

  • Giriş Ücreti: 30 TL, otopark ücretsizdir.
  • Haftanın her günü;  Nisan-Ekim; 08.00-19.00, Ekim-Nisan; 08.00-17.00

Çıralı Plajı ve Yanartaş

Olimpos Beydağları Milli Parkı içerisinde yer alan Çıralı Plajı, Olimpos’ta bir ucunda Olimpos Antik Kenti diğer ucunda da Yanartaşı ile görülmesi gereken bir diğer yerdir. Dünyanın en iyi plajları arasında gösterilen Çıralı Plajı, etrafının antik kentlerle çevrelenmiş durumda olması sebebiyle ayrı bir güzelliğe sahiptir. Tüm bunların dışında nesli tükenmekte olan Caretta Caretta deniz kaplumbağalarına ev sahipliği yapan ve Çıralı’da Olimpos’un adeta simgesi olan bu kaplumbağaların üreme alanları da burada bulunmaktadır. Caretta Caretta kaplumbağalar Temmuz ve Ağustos ayları arasında karaya çıkarak yumurtalarını bırakmaları sebebiyle burası 1. derece sit alanı olarak ilan edilmiş ve inşaat yapılamaması sayesinde de bölge bakir halini korumuştur.

Çıralı Plajı’na gelmişken dünyaca meşhur olan ve her sene binlerce turistin geldiği Yanartaşı (Chimera) görmeden olmaz değil mi? 1000 yıldır sönmeyen ateş olan Yanartaş (Chimera), “Sonsuz ateş” adıyla da anılmaktadır. Sebebi ise yüzyıllardır kayalar arasından sızan gaz ile oluşan alevlerin hiç sönmeden yanmasıdır. Bu Yanartaş hakkında bir de efsane bulunmaktadır;

Efsaneye göre, “Ephyra Kralı Glakus’un oğlu Hipponoes, kardeşini öldürdükten sonra Bellorophontes adını alarak Argos Kralı tarafından Likya Kralına gönderilir. Likya Kralı bu genci ceza olarak Olimpos Dağında yaşayan ve ağızdan alev saçan Chimera ile dövüşmeye gönderir. Bellorophontes, Pegasus’a binip Chimera ile dövüşür. Bellorophontes mızrağını Chimera’ya saplayarak onu yerin yedi kat dibine gömer. Chimera ölmez ama yerin yedi kat altından alevler saçmaya devam eder.”

Olimpos’ta görülmesi gereken yerlerin başında gelen Yanartaş’a ulaşım için Milli Park girişinden Olimpostepesine doğru 40 dakikalık bir yürüyüş yapmanız gerekmektedir. Yanartaş, Olimpos’un zirvesinde olduğundan muhteşem bir manzaraya sahiptir. Akşam karanlığında daha güzel bir manzaraya sahip olan Yanartaş’ı ziyaret için 6 TL’lik bir giriş ücreti alınmaktadır.

Olimpos (Olympos) Antik Kenti

Olimpos Antik Kenti, Antalya’nın batısında Kumluca ilçesi içerisinde bulunan bir liman kentidir. Olimpos, adını eski Yunanca’da “Ulu Dağ” anlamına gelen ve bu antik kentin 16 km. kuzeyinde bulunan eski adı Olimpos olan Tahtalı Dağları’ndan almaktadır. Antik Likya medeniyetinin en önemli şehirlerinden birisi olan Olimpos, eski Helenistik dönemde, M.Ö. 300 civarında inşa edilmiştir.

Olimpos, bir dönemin en korku salan korsan şehirlerinden birisi olmuş ve birçok korsan kumandanın mezarının da bu antik kent içerisinde bulunduğu düşünülmektedir. Olimpos, tarih sahnesine adını ilk olarak Roma Valisi Servilius Vatia’nın dönemin en büyük korsanı Zenicetes’i deniz savaşında yendiği sene duyurur. Daha sonra Zenicetes’in gizlice saldırısı sonucunda Olimpos, Zenicetes tarafından tekrar hakimiyet altına girer ve korsanlar orada Pers mitolojisinde saf ruh ışık tanrısı olan Mitras için ayinler ve kurban törenleri düzenlerler. M.S. 43 yılında tekrar Roma İmparatorluğu’na katılan Olimpos, şehrin koruyucusu Yunan Tanrısı Hephaistos için festivaller düzenlenmiştir. Son olarak Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmed’in 15. yüzyıl Doğu Akdeniz’i hakimiyeti altına almasıyla Olimpos, Osmanlı hakimiyeti altına girer.

Olimpos Antik Kenti Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti:

  • Haftanın her günü;  Nisan-Ekim; 08.00-19.00, Ekim-Nisan; 08.00-17.00
  • Giriş Ücreti: 20 TL

Antalya Otogarı’ndan “Batı Antalya” yazan Kumluca veya Fethiye minibüslerine 5-10 TL karşılığında binip yaklaşık 20 dakika sürecek Olimpos Kavşağı’na kadar gidebilirsiniz. Bu kavşakta indikten sonra Olimpos Antik Kenti’ne 11 km yol kalıyor. Bunun için de bu kavşaktan her 10-15 dakikada bir geçen herhangi bir minibüse 5 TL karşılığında binip Olimpos Antik Kent’e ulaşabilirsiniz.

Demre

Myra Antik Kenti

Myra Antik Kenti, Antalya’nın Demre ilçe merkezinde yer alır. Bu ilçe, Antalyalılar tarafından doğal güzellikleri, bakir koyları ve tarihi dokularıyla tanınmaktadır. Hristiyanlar için oldukça önemli bir kişi olan Aziz Nikolaos’un bu şehirde yaşaması ve piskoposluk yapması ile ününü iyice kazanan Myra Antik Kenti’nin kelime anlamı “Yüce Ana Tanrıça’nın Yeri”dir.

Bir dönem Dünya Arkeoloji Dergisi’ne dahi kapak olan bu antik kent Likya Birliği’nin altı büyük kentinden birisi olmuştur ve tarihi M.Ö. 5. yüzyıla kadar dayanmaktadır. Bir dönem de Likya eyaletinin başkenti olan Myra Antik Kenti, içerisinde 10 bin seyirci kapasiteli görkemli bir tiyatro (Myra Tiyatrosu) yerine sahiptir. Ayrıca bu bölge St. Nicholaus Kilisesi’ne (Noel Baba Kilisesi) ev sahipliği yapmasından ötürü ve St. Paul, Luke, Aristharchos gibi Hristiyanlığın önde gelen isimlerinin de uğradığı bir şehir olması hasebiyle yerli ve yabancı birçok turistin ilgi odağını buraya çekmektedir.

Buraya ulaşım için Antalya Otogarı’ndan kalkan Demre otobüsleri ile Demre ilçe merkezine ulaşıp buradan da ister 2-3 km yürüyerek, ister araç kiralayarak veya taksi ile Myra Antik Kenti’ne ulaşabilirsiniz.

Myra Antik Kenti Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti:

  • Haftanın her günü; Nisan-Ekim: 09.00 – 19.00 ; Kasım-Mart 08.00 – 17.00
  • Giriş Ücreti: 30 TL’dir.

Demre Noel Baba (Nicholas) Kilisesi

Dünya’da Noel Baba olarak bilinen Aziz Nicholas, M.S. 3. yüzyılın ikinci yarısında Likya bölgesinin önemli kentlerinden birisi olan Patara’da doğmuş ve Myra’da (Demre) yaşamıştır.

Fakirlerin kurtarıcısı, denizcilerin ve öğrencilerin koruyucusu olarak inanılan Aziz Nicholas, Myra’da piskoposluk yapmıştır. Dünyada “Noel Baba” olarak kabul edilen Aziz Nicholas, eski dönemlerde yaşamış din adamlarının gizli tutulan hayatları gibi yaşamı hakkında da çok fazla bilgi yoktur. Hristiyanlar tarafından sevilen Aziz Nicholas’ın vefatından sonra Myra’lılar onun anısına ve adına bir kilise inşa ederek mezarını bu kilisenin içerisindeki lahite koymuşlardır.

1087 yılında düzenlenen Haçlı Seferleri sırasında Bari’den gelen tüccarlar Aziz Nicholas’ın kemiklerini çalıp İtalya’nın Bari şehrine götürdüler ve yaptıkları bazilikaya gömdüler. Aziz Nicholas’a ait olduğu sanılan geride kalmış kemikler ise bugün Antalya Müzesi’nde korunmaktadır. 6 Aralık olarak belirlenen ölüm tarihinde her yıl onun adına “Noel Baba Festivali” düzenlenmektedir.

Aziz (St.) Nicholas Anıt Müzesi Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti:

  • Haftanın her günü: Nisan-Ekim: 08.30 – 19.00 ; Kasım-Mart 08.30 – 17.00
  • Giriş Ücreti: 30 TL

Kekova Adası

Kekova, Antalya’nın batısında Demre ilçesi civarlarında olan Kaleköy (Simena) ve Üçağız açıklarındaki yüz ölçümü olarak küçük ama tertemiz denizi, tarihi batık eserleri ve korunaklı yapısıyla Akdeniz’in incisi konumundadır. Doğal yapısının ve tarihinin deniz mavisiyle adeta boyandığı bir yer olarak anılan Kekova, deniz renginin güzelliğiyle “Kekova Mavisi” diye bir renk tanımlaması bile oluşturmuştur. 1990 yılından bu yana sit alanı olarak koruma altına alınmasıyla yerleşim yeri olarak kullanılmayan Kekova Adası bu sayede sadece Antalya’nın değil, tüm Akdeniz’in en temiz denizine sahiptir. Sadece tekne ile ulaşılabilen bu ada, tarihinde de yerleşim yeri olarak kullanılmaktan ziyade daha çok denizcilerin sığınak yeri, gemi onarım ve inşa üssü olarak kullanılmıştır.

Üçağız’dan bu adaya tekne turlarına katılarak bu teknelerdeki cam pencereler ile su altındaki kalıntıları inceleyip tarihin gerçekliğine ve yıpratıcılığına şahitlik edebilirsiniz. Yalnızca Tersane Koyu’nda yüzüp dalış yapabileceğiniz bu adada, Tersane Koyu’nun sol tarafında batık tarihi şehrin kalıntılarını, sağ tarafında ise denize batmış dükkanları görebilirsiniz. Kekova Adası’ndaki tarihi dokunun büyük ihtimalle bir deprem sonucu su altında kaldığı düşünülmektedir ve siz de isterseniz bu kadar bakir olan topraklarının ve Akdeniz incisi denizinin sizlerde yaşatacağı eşsiz hisleri yaşayıp görebilirsiniz.

  • Kekova’ya havayolu ile Antalya Havalimanı veya Dalaman Havalimanı’nı kullanarak gelebilirsiniz.
  • Eğer otobüsle gelmek isterseniz, Kekova’ya en yakın otogar Kaş’ta bulunmaktadır. Ancak Kaş otogarından Kekova’ya minibüs bulunmadığından taksi ile ulaşımı sağlayabilirsiniz.
  • Kekova’dan da Üçağız Limanı’ndan tekne ile 30 dakikada adaya geçebilirsiniz.
  • Veya dilerseniz ki size de tavsiyemiz olan Akdeniz’in masmavi suları arasında Kaş Limanı’ndan yaklaşık 3-3.5 saatte teknelerle Kekova Adası’na ulaşım sağlayabilirsiniz.

Kaş

Kaputaş Plajı

Kaputaş Plajı, Antalya’nın cennet koylarından sadece bir tanesidir. Kaş-Kalkan yolu üzerinde Kaş’a 20 km, Kalkan’a ise 10 km uzaklıkta bulunan bu plaj, iki yanı da yüksek kaya duvarlarıyla donatılmış bir kanyon plajıdır. Dağlardan gelen suların yer altından denize ulaşması sonucu deniz suyunun günün ilk saatlerinde soğuk olması ile bilinen Kaputaş Plajı, kıyı kesimlerinin turkuaz renkte olmasını da bu dağlardan gelen suya borçludur.

Açık yeşilden masmaviye doğru rengi değişen eşsiz denizi ile bakir doğallığıyla dünyanın en güzel plajları arasında gösterilen Kaputaş Plajı, mavi bayrağa da sahiptir. Kıyısı kumla karışık küçük çakıl taşlarından oluşsa da taşları sanılanın aksine sert değil de kum gibi yumuşaktır. Bu kanyon plajına inmeden önce yukarıdan eşsiz renk cümbüşü manzarasıyla ruhunuzu dinlendirip fotoğraf çekilebilirsiniz.

Girişi ücretsiz olan Kaputaş Plajı’nda dilerseniz şezlong ve şemsiye kiralayarak gününüzü bu muhteşem plajda geçirip yine bu plajda yer alan ve sadece teknelerle ulaşılabilen eskiden fokların yaşadığı “Mavi Mağara”yı ziyaret edebilirsiniz. Özel araçlar için otopark yeri biraz kısıtlı da olsa karayolu üzerindeki banketlerde ihtiyacınız olan park yerini bulacaksınız. Kaputaş Plajı’na ulaşım için Kaş ve Kalkan otogarlarından kalkan düzenli minibüs seferlerini kullanabilirsiniz.

Bu başlık Antalya serisinin 4. yazısıdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir.